BLOG YAZILARI

Antakya’dan Arta Kalanlar

Müge Akgün

-antakyadan-arta-kalanlar

Hatırlamasam da babamın görevi nedeniyle 2-4 yaş arasını geçirdiğim Antakya’ya kendimi hep yakın hissettim. Çok kültürlü yapısı, çelebi insanları, içten davranışları, en önemlisi de yaşadıkları topraklara bağlılıkları beni hep etkiledi. Yemeklerini sevdim. Her gidişimde yeni şeyler öğrendim. Geçen hafta da Lezzet Dergisi ve Antakyalı şef Jale Balcı’nın rehberliğinde 2 günlük hızlı bir tarih ve gastronomi turu yaptık.

Hatay Arkeoloji Müzesi, St. Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Cami, Titus Tüneli, Beşikli Mağarası, Antioche bağlarında yerel ürünlerle kahvaltı, Vakıflı Köyü Garbis’in yerinde oruk ve katıklı ekmek, Musa Ağacı’nda dilek, Bizim Künefe’de tadım, Konak Restoran’da geleneksel ev yemekleri, Turgay Kasap’ta tepsi et ve tanıştığım sohbet ettiğim özel insanlar iki günden arta kalanlar.

Hatay 2017 yılında Gaziantep’ten sonra, Unesco tarafından gastronomisiyle, çok kültürlü mutfağı ve yemekleriyle Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edilerek Dünyadaki 26’ıncı Gastronomi Kenti olmuştu. Antakya Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin merkez ve en büyük ilçesi.

Baklagil, tahıl, sebze, meyve, et ve deniz ürünlerinin bir arada olabildiği bu şanslı coğrafyanın zenginliği doğal olarak mutfağına da yansıyor. Kimlikli bir mutfağı var. Bölgeye özgü zeytin çeşitleri ile üretilen zeytinyağları da tereyağları, peynirleri yoğurtları da çok kaliteli ve lezzetli. 200’e yakın özgün yemek tarifi olduğu söyleniyor. Ancak henüz kentte bu zenginliği yansıtacak kapasitede restoran yok denecek kadar az.

Antik dönemde Roma ve İskenderiye’den sonra üçüncü büyük kent olan Antakya’da yer altından üstüne katman katman geçmişi on binlerce yıl öncesine uzanan birçok uygarlığın izleri, kalıntıları var. Birçok farklı kültür, farklı din bir arada yaşamış.

Hatay Belediye Başkanı Kültür Danışmanı Kenan Yurttagül’ün söylediği gibi Antakya’nın kültürel mirasları çok iyi korunmalı ve hatta Müze Kent olmalı. Ben her zamanki gibi iyimserim, özellikle genç kuşak sahip oldukları değerlerin, yaşadıkları bölgenin öneminin farkında. Farklı ülkelerde, kentlerde üniversite eğitimlerini alsalar bile artık geri dönüyorlar.

Beşinci kuşak iş başında

Gıda mühendisi Serra Nalçabasmaz ve işletme eğitimi alan kardeşi Işıl Nalçabasmaz beş kuşaktır tarımla uğraşan bir ailenin üyeleri. Aile büyükleri bölgedeki zeytin bahçelerinden ürettikleri zeytinyağları ve sabunhanelerinde kaynattıkları zeytinyağlı sabunlarla zeytin yolculuğunu başlatmışlar. Ben henüz gidip göremedim ama 80 bin ağaçlık Karamani, Halhalı, Saurani, Haşebi, Ebu Şevki gibi bölgeye özgü çeşitlerden oluşan zeytin bahçeleri Hatay’ın Altınözü ilçesinde, zeytinin anavatanı olarak anlatılan bölgede, Suriye sınırında bulunuyormuş.

Serra son on yıldır, kardeşi de iki yıldır aile işinde çalışıyor. 2006 yılına dek üretilen zeytinyağları dökme olarak satarken, markalaşmanın gereğine, perakendeye geçmeye babalarını ve amcalarını ikna eden deonlar. Şimdi 13 yıl önce yarattıkları Elea Antiocheia markasını ve bölge yağlarını tanıtmak için ulusal ve uluslararası kalite yarışmalarına katılıyorlar. Son olarak da İtalya EVO ve Londra zeytinyağı kalite yarışmalarında Saurani ile ödül almışlar.

ANTIOCHE BAĞLARI

Antakya’nın köklü ailelerinden, Hateks Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı Abud Abdo ve kardeşi 2007 yılında Topboğazı’ndaki aileye ait çiftliğin bir bölümünü bağa dönüştürmeye karar vermişler. 40 dönümlük bağda yerel üzüm cinsi Barburi’nin yanı sıra Sauvignon Blanc, Merlot, Sangiovese, Syrah, Cabernet Sauvignon, Malbec, Öküzgözü ve Boğazkere gibi çeşitler de var.

İlk şişelemeyi 2016 yılında yapmışlar. Ama tabii ki bu üzüm cinslerinin içinde en değerlisi Antakya’ya özgü antik çağlardan bugüne gelen kırmızı üzüm çeşidi Barburi. Antakya’nın yerel üzümlerle yapılmış kendine ait şato tipi üretim bir şarabı olmasının da gastronomi kültürüne katkısı büyük.

KONAK RESTORAN

Razık Büyükgazel’in eski bir konağı restore ederek açtığı Konak Restoran geleneksel Antakya mutfağı sunuyor. Konak Restoran hem tarihi binası hem dekorasyonu hem de menüsüyle kente yakışan büyük bir boşluğu dolduran bir mekân olmuş. Humus, oruk, mutebbel, fındık lahmacun, Ali Nazik, babaganuş, zahterli kırma zeytin salatası, sarma içi, maklube, biberli ekmek, tuzlu yoğurt, kaz başı, falafel, tepsi kebabı gibi Antakya yemekleri ile bölge mutfaklarından örnekler bir arada. Dünyanın en önemli gastronomi kentleri arasında yer alan Antakya’da bu tarz yerlerin sayısının artması gerekiyor.

ARTİZANAL SABUNLAR

Uzun süredir el, yüz ve vücut için sadece doğal zeytinyağı sabunu kullanıyorum. Çocukluğuma geri döndüm de denebilir. Artık çok başarılı sabunlarımız var. Bunlardan biri de Antakya’da üretilen el yapımı History. Jale Balcı’nın erkek kardeşi Doğan Gülüm 25 yıl önce babalarının başlattığı doğal sabun üretimi işinin başında. Geleneksel sıcak işlem yöntemiyle zeytinyağı bazlı ve gül, lavanta, kekik, ardıç katranlı gibi bitki yağları ilaveli sabun üretiyorlar.

MÜZE KART 10 YAŞINDA

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın müzelere girişi kolaylaştırmak amacıyla başlattığı ‘MüzeKart’ projesi 10 yılı geride bıraktı. Bu kartla Türkiye’nin dört bir yanındaki 300’ü aşkın müze ve ören yeri dolaşılabiliyor. Bırakın tümünü bu müzelerin yarısını dolaşsanız 1000 liradan fazla bilet ücreti ödemek gerekiyor. Kartın yıllık ücreti ise sadece 70 TL. Kartı okutup geçmek ekonomik olduğu kadar keyifli de.

TERK

Günümüz Türk resim sanatının önde gelen temsilcilerinden ve figür resminin ustalarından Temür Köranson birkaç yıldır çalışmalarında çağımızın en büyük sorunlarından olan Göç gerçeğine eğiliyor. Köran, bu kez Terk adını verdiği 21’inci kişisel sergisinde ister kişisel ister toplumsal olsun göçün izlerini, geride bırakılan, anı olarak kalan nesneleri tuvaline taşıyor. Sanatçının göç ve ardından gelen terk duygusunu yansıttığı resimleri izleyicisini de düşündürüyor, kendi içinde bir yolculuğa çıkarıyor. Evin Sanat Galerisi’ndeki Terk sergisi 18 Mayıs’a dek görülebilir…