BLOG YAZILARI

En Güzel Hediyem

Müge Akgün

en-guzel-hediyem
Senin yerine

Ne kadar dua edersem edeyim

Geri getiremem biliyorum

Ama seni sonsuza dek yaşatacağım

Kalbimde yaşatacağım, söz veriyorum.

Senin yerine yaşayacağım ben

Balıkçıda menemen yiyeceğim mesela,

Senin yerine seveceğim annemi

Senin sevginle kıyaslanamaz olsa da.

Bana babasının kızı diyecekler

Kaşları, burnu, huyu suyu

Aynı babası diyecekler.

Gülümseyeceğim içimde bir boşlukla

Onlar bunu hiç bilmeyecekler…

Bu dizeler 17 yaşında Açı Lisesi 11’inci sınıf öğrencisi Naz Canev Gökçen’e ait. Naz lisanslı basketbolcu. Bu yaz sınavla girilen, altı haftalık Boston Üniversitesi Matematik kampına gidiyor. ‘Mutlu Düşünce’ adlı bir sosyal sorumluluk projesi var. Stresle, sıkıntıyla baş etmenin yolunun hobi geliştirmekten geçtiğini anlatan konuşmalar yapıyor, etkinlikler düzenliyor.

Naz, Henüz altı yaşındayken babasını kaybetmiş. Özlemi arttıkça duyguları şiire dönüşmüş. Bu yılın başında annesinin bu gizli şiir defterinden tesadüfen haberi olmuş. O kadar şaşırmış ve etkilenmiş ki, “Bu şiirleri bir kitap haline getirmeliyiz” diye ısrar etmiş.

Naz önce karşı çıkmış, “bunlar çok özel, paylaşamam” demiş ama sonunda bir sosyal sorumluluk projesiyle birleştirme fikri ortaya çıkınca kabul etmiş. Türk Eğitim Vakfı’nın ‘Kendi kampanyanı yarat’ kapsamında TEV’le birlikte 22 Nisan’da ‘En Güzel Hediyem ile gençlerin eğitimine umut olalım’ kampanyasını başlatmışlar.

Şimdi En Güzel Hediyem’in geliri maddi olanakları kısıtlı liseli gençlerin eğitimine katkı sağlayacak. Kampanyaya katılanlara kitap TEV tarafından hediye ediliyor. Bugüne dek yapılan bağışlar 25.000 TL’ye geçmiş. Fon önümüzdeki yıl kullanılacakmış. Hepimiz elimizden gelen desteği verelim, miktar önemli değil. Bu arada şiirlerin her biri insanı derinden etkiliyor.

Yarın Atatürk’ün gençlere armağan ettiği Gençlik ve Spor Bayramı’nın 100’üncü yılını kutluyoruz. Naz Canev Gökçen gibi adını duyduğumuz ve duymadığımız milyonlarca pırıl pırıl, sorumluluk sahibi gencimiz var geleceğe dair umutlarımızı yeşerten…

KIBRIS’TA YENİ TREND

Cem Yılmaz’ın ilk canlı performansını Leman Kültür Merkezi’nde izlememin üzerinden 25 yıl geçmiş olmalı. Geçen hafta sonu da Kıbrıs’ta Concorde Hotel & Resort’un 900 kişilik Gösteri Merkezi’nde de yeni gösterisini izledim. Uzun süredir böyle güldüğümü hatırlamıyorum. Terapi gibi geldi. Yılmaz’ın üçüncü gösterisi 6 Temmuz’daymış. Daha sonra farklı isimlerle gösteri merkezi etkinliklerine devam edecekmiş.

Son yıllarda güneş, kum, ucuz alışveriş, ‘Casino’ ile özdeşleşen Kıbrıs’ta büyük boyutlu turizm yatırımları artıyor. Ve eğlence anlayışı da değişiyor yavaş yavaş da olsa. Zafer Grup’a ait Concorde Hotels & Resorts adanın sahilleriyle ünlü Bafra bölgesinde 2018 Haziran’ında açılmış. Plajı Rahat, villa odaları konforlu, çocuklu aileler de düşünülmüş.

Her şey dahil konseptteki tesisin 8 ayrı restoranı var. Et restoranı Asado’da gösteriye özel hazırlanan ‘Hokkabaz’, ‘Yahşi Batı’, ‘Pek Yakında’, G.O.R.A, AROG, ‘AliBaba ve 7 Cüceler’ gibi Cem Yılmaz filmlerinin adlarını taşıyan menüdeki yemekler lezzetli, malzemeler kaliteliydi…

KARACA’DAN YENİ SERİ

Son yıllarda sofra ve yemek kültürüne katkısı büyük inovatif ürünlerle ön plana çıkan Karaca, yeni pişirme serisi BioDiamond-Pro’nun tanıtımını Karaca Grup Pazarlama Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi Galip Bağcı’nın ev sahipliğinde Neolokal’de verdiği iftar yemeğiyle yaptı.

Aynı zamanda yeni serinin reklam yüzü olan ünlü şef Maksut Aşkar yemek öncesi kısa bir ‘Workshop’la bizlere yanmaz yapışmaz, çizilmeye karşı dayanıklı tavaların nasıl kullanılacağını ve özelliklerini, Galip Bey de BioDiamond’ın ortaya çıkış hikayesini anlattı.

İç yüzeyi doğal elmas kristalleri ile kaplanan Biodiamond pişirme grubu ürünleri üç yıl süren AR-GE çalışmalarıyla İsviçre’de geliştirilmiş ama, üretim Türkiye’de yapılmış. Genellikle markalar ‘en’ sıfatını kullanmak istemez. Ancak Galip Bağcı “Biodiamond bağımsız denetim, kontrol ve belgelendirme kuruluşu TÜV tarafından gerçekleştirilen testler sonucunda en dayanıklı, en yapışmaz, en uzun ömürlü ürün sertifikası aldığı için rahatlıkla kullanıyoruz” diyor.

Uzun yıllardır diğer malzemelere göre daha sağlıklı olduğunu düşündüğüm için çelik tencere kullanırım. Ama iş et ya da balık mühürlemeye gelince işler değişir. Çelik ya da demir tavaya et ya da balık ne koysanız bir süre sonra tavanın kenarları yanar ve yapışır. Altını kıssanız suyunu bırakır.

Ben kendi beceriksizliğim sanıyordum ama Maksut şef de profesyonel mutfağında aynı dertten mustarip olduğunu anlattı. Bize iki farklı tavada farkları gösterdi, elmas doğası gereği yapışmaz özelliğe sahip olduğu için et suyunu bırakmadan, yanmadan mühürlendi.

Bu arada aklınızda bulunsun. Bu işlemleri yaparken ne cins olursa olsun en iyi sonucu almak için tavanın tüm yüzeyini doldurmamak, yarıya yakın alanının boş bırakmak gerekiyor.

NEOLOKAL’DE YAZA GİRİŞ MENÜSÜ

İftar yemeğinde Neolokal’in yeni menüsünü deneyimledik. İftara özel taze keçi peynirli ıtır çiçekli hurma ve tavuk suyunda sebzeli mercimek çorbasının ardından yeni menüye geçildi. Maksut Aşkar yine taze ve yerel malzemelerle geleneksel yemeklerimizi özünü bozmadan yorumlayan bir menü hazırlamış. Başlangıçlar, ana yemekler ve yemekten sonra olmak üzere üç bölüme ayrılan menüde toplam 15 çeşit var. Dört kişi giderseniz üç kişilik tadım menüsü alsanız bile tüm yemekleri denemiş oluyorsunuz.

Menüde yer alan yemeklerden karamelize enginar kreması, enginar sosu ve şekerlemesi ile sunulan zeytinyağlı enginar, göz alan renkleriyle bakla, bezelye soğan turşusu ve tarator soslu sote kuşkonmaz, Karides hamuru, karalahana, karides kreması ve tozuyla harmanlanmış karidesli su böreği, kuzu kalbi kokoreç, içli köfte mantısı, firik lavaşa sarılı fasulye piyazı kreması üstünde anne köftesi ve ceviz reçeli ve tatlılardan Antep fıstığı kreması, fındık krokana sarılı çıtır baklava yaratıcılığının yanı sıra tadı damakta iz bırakan lezzet çıtası yüksek yemeklerdi.