BLOG YAZILARI

SONBAHARDA YAZLIK YERLER…

Müge Akgün

-sonbaharda-yazlik-yerler

Eylül’ün ilk üç haftasını Ege ve Akdeniz’de dolaşarak geçirdim sayılır. Tura Alaçatı ve Çeşme’den başladım. Bodrum ve Antalya ile devam ettim.

Bu düşüncemi ilk kez dillendirmediğimi biliyorum. Gerçekten de yazlık yerlerin keyfi ilkbaharda ya da sonbaharda bambaşka oluyor.

Bu gidişimde uzun yürüyüşlere olanak veren, ne üşüten ne de terleten, hafif esintili hava muhteşemdi. Ama ne yazık ki 9 Eylül’de sokaklar bomboştu ve restoranların büyük bir bölümü de kapanmış ya da kapanma hazırlıkları yapıyordu.

Bodrum deseniz bunaltmayan sıcağıyla en iyi günlerini yaşıyordu. Alaçatı gibi Türkbükü’nde de sokaklar boşalmış, pansiyonlar ve restoranlar kapılarını ay sonu kapatmaya hazırlanıyordu.

Uluslararası standartlarda yüzlerce tesisin yer aldığı bu gibi turistik yerlerde mevsimin 3 ayla sınırlı olması üzücü. Sezon en azından 6 aya çıkmadığı sürece turizmin dallanıp budaklanması, kalitenin artması ve mekanların sürdürülebilir olması çok zor.

Bodrum Maça Kızı otelde Sahir Erozan ve Bodrum Edition’dan Emre Ergani ile sohbet ettik. Maça Kızı otel 2 Ekim’de kapılarını kapatıyor. Oysa talep olsa en azından Ekim sonuna dek açık kalabilir. Edition ise uluslararası bir zincire sahip olduğu için Aralık sonuna dek açıkmış. Fiyatlar da tabii yaza göre çok daha makul oluyor.

Sahir Erozan gastro turizm konusunda en yetkin isimlerden biri. Belli başlı merkezlerden tarifeli direkt uçak seferleri olmadığı sürece hedeflediğimiz, para harcayan kitleyi Bodrum’a getiremeyiz diyor. Elimizde Bodrum gibi müstesna doğası ve tesisleriyle uluslararası lüks turizme cevap verebilecek bir yer var. Ama en iyi şekilde değerlendiremiyoruz. Umarım önümüzdeki yıllarda strateji değişir ve daha çok turist gelir ülkeye.

Ama bu yıldan yine de turizmciler mutlu, gelecek yıl için de umutlu. Yurt dışından özellikle Avrupa ülkelerinden ve ABD’den gelenlerin sayısında artış olmuş. Bodrum genelinde yabancı turist sayısında %36 artış; yerli turistte ise %24 düşüş var. Tabii bunda fiyatların yüksek olması büyük etken.

Oysa balık mevsiminin başladığı, yaz ürünlerinin en olgun ve lezzetli olduğu, kalabalıkların azaldığı bu dönemde hava gibi yemeklerin de tadı bir başka olur. Ben her zaman, dünyanın neresine gitsem iş seyahati değilse sezon dışı aylarda tatillerimi yapıyorum. Sizlere de öneririm…

ANTALYA FARKI

Antalya tabii ki bu konuda Ege’den daha şanslı. Sonbahar en güzel mevsimi. Sezon erken başlayıp geç bitiyor. Antalya’da da farklı bir turizm anlayışı var. Dünyada en çok beş yıldızlı otel olan kent unvanını elinde bulunduruyor. Antalya’da beş yıldızlı 470 otel varmış.

Bu kez kent merkezinde Akra Barut’ta konakladım. Otel neredeyse tümden doluydu. Genel Müdür Gökhan Polat, 50 farklı ülkeden konukları olduğunu, konaklayanların %45’inin Türkiyeli kalan %55’in de İngiltere, Almanya ve Rusya ağırlıklı olduğunu söylüyor.

Otelden restoranlara servis asla aksamıyor, yüzler hiç düşmüyor. Çalışanlar eğer yarım kalmış eğitimlerini tamamlamak isterlerse masraflarının tamamı karşılanıyormuş. Ayrıca yılda bir kez tüm personel aileleriyle beraber bir gece misafir olarak konaklıyor ve restoranlarında yemek yiyormuş.

Barut’lar Antalya’ya değer katan bir aile. Kültür sanattan gastronomiye her alanda etkinlik düzenliyorlar. Haziran ayında Akra Caz Festivali, Ekim’de de Meze Festivali düzenleniyor. Birçok ünlü şefin ve restoranın katılacağı 3. Meze Festivali bu yıl 18-19 Ekim tarihleri arasında yapılıyor.

Otelin giriş katında ayrı bir kapısı olan Bistro Pablito özellikle gençlerin buluşma noktası olmuş. Teras katındaki Asmani de Antalya’nın önde gelen ‘Fine dining’ restoranları arasında. İkisinin de danışmanlığını ünlü şef Tolga Atalay üstlenmiş.

Akra Otelin başaşçısı da Bilal Güngör. Asmani’nin başında şef Mehmet Öztürk, Pablito’da ise şef Özgür Bahadır var. Ünlü yeme-içme yazarı Mehmet Yalçın da Barut Otellerine içki konusunda danışmanlık veriyor.

Alaçatı, Bodrum ve Antalya’dan restoran izlenimleri, her gidişimde hayran olduğum yerler ise önümüzdeki haftanın konusu….

HAYVANLARA ADANAN KONSER

Sanatatak’ın kurucusu Ayşegül Sönmez birbirinden ilginç etkinliklere imza atıyor. Geçen yıl başlattığı ‘B-Inspired’ serisinin ikinci konseri Türkiye müziğindeki hayvanlara adanmış.

Sönmez, müzik küratörlüğünüde üstlendiği konserin ilhamını 16. İstanbul Bienali'nin kavramsal çerçevesi Yedinci Kıta: Tekillikler, Göçler ve Kültürel Yeniden Tanımlamalar'dan almış.

Her zamanki zekice ironik yaklaşımıyla “Kültürümüze, ortak belleğimize ait türkülerimiz bize hayvanlarla ilgili ne söyler? Bu ve bunun gibi pek çok soruya hayvanların zarafeti eşliğinde hayvanlarımız rehberliğinde yanıt arayacağız." diyor.

Konserin afişi ise Türkiye'nin ilk kadın fotoğrafçısı Yıldız Moran arşivinden. Moran’ın1952 yılında Lizbon'da çektiği kare, insanın hayvanlar üzerinde kurduğu egemenliğe dair hem bir belge hem de hayvan haklarını savunan aktivist bir imge değerinde.

Göksenin BluesBand, Volkan İncüvez, Güç Başar Gülle, Document1, Ağaçkakan, Kırkbinsinek, Deniz Türkali ve Debdebe’nin sahne alacağı 25 Eylül’de Babylon’da yapılacak konserin onur konuğu ise Yakuti köyünden Şaman geleneklerle şarkı söyleyen UUTAİ Olena.