BLOG YAZILARI

İyi Bir Yaz Tatilinin Şifresi

Müge Akgün

iyi-bir-yaz-tatilinin-sifresi

İçten bir karşılanma, doğanın ne denli muhteşem olduğunu hissettiren bir manzara, huzurlu bir ortam, temiz deniz, iyi yemek, kaliteli servis, güzel müzik, dozunda eğlence, spor, belki biraz da heyecan.

Geçtiğimiz Cuma her koltuğu dolu devasa THY Dalaman uçağında yerli- yabancı tüm turistlerin tatilden, gittikleri yerlerden beklentileri ne olur diye düşündüğümde aklıma ilk gelenler bunlar oldu. Çünkü bölgedeki hangi koya, köye, kasabaya giderseniz gidin bunları karşılayan yerler var.

Bazıları diğerlerinden tabii ki daha iyi, en müşkülpesent beklentiye bile hitap edebilecek özelliklere sahip. Tıpkı bu kez Hisarönü ve Göcek’te konakladığım iki tesiste olduğu gibi…

Tam bir saklı cennet: D-MARİS BAY

Datça Yarımadası Hisarönü mevkiindeki D-Maris Bay büyüleyici bir koyda yer alıyor. Ancak onu farklı yapan benzeri birçok tesiste olan muhteşem manzara ya da sade lüks anlayışı hatta her biri diğerinden özel beş plajı da değil.

Nesiyle ön plana çıkıyor derseniz ekibiyle, restoranlarıyla ve eğlencesiyle derim. Türkiye’nin en iyi şeflerinden Mehmet Gök, tüm D-Hotels&Resort’lerin mutfaklarının başındaki isim. Kurduğu ekip de bir o kadar yetkin. İyi yemek ve eğlence kurgusunun (eat-entertainment) ardında da büyük ölçüde o var. Pazarlama ve İletişim Müdürü Ceren Alparslan da gizli kahramanlardan.

D-Maris Bay Müdürü Cenk Türkmenoğlu, Yiyecek İçecek Müdürü Nessi Behar ve Başaşçı Deniz Katrancı yönetimindeki D-Maris yeni açılan restoranlarıyla yerli ve yabancı tüm yeme-içme severlerin radarına girmiş olmalı ki yat ve tekneyle yemeğe gelenlerin sayısı da hiç az değil…

Bekçi Kulübesi

Geçen yıl, 1935 yılından bu yana St. Barth ve Cannes’ın en ünlü restoran-plaj kulüplerinden olan La Guérite’in D-Maris’te açılışı öncesi şefi Yiannis Kioroglu ile İstanbul’da buluşup sohbet etmiştik. Otelin Datça koyuna bakan terasından restoranı için ayrılan mekânı gördüğünde aşık olduğunu söylemişti.

Kökleri Kapadokya ve İzmir’e uzanan bir Yunanlı ve Akdenizli olarak Kioroglu hem deniz ürünlerini hem de sebzeyi kullanmayı çok sevdiğini, malzemelerin taze ve kaliteli olmasına verdiği önemi anlatmıştı. Sonra da mekâna tekneyle gelmek, yemek yiyip, müzik dinlemek ve ardından dans etmek diyerek La Guérite ruhunu özetlemişti.

Fransızca’da ‘Nöbetçi kulübesi’ anlamına gelen La Guérite’nin müdürlüğünü eğitiminin ve yaşamının büyük bir kısmını Londra’da geçiren Ömer Düvenci üstlenmiş. Ben bu kadar içten çalışan, mekâna ruhunu katan biri daha görmedim. Tabii bu ruh tüm servis ekibine de yansıyor. Şef Kioroglu her ay geliyormuş ama mutfağın başında da deneyimli şef Orhan Çakıroğlu var.

Yemekler çok lezzetli. Tuzda levrek, iki gün domates sosunda bekletildikten sonra yapılan Yunan salatası ve soslu midye, ıstakozlu linguininin tadı unutulur gibi değildi. DJ Room4Space’in müzikleri de değil sonrası yemek esnasında bile insanı oynatacak güzellikte…

Zuma

D-Maris Zuma açık ara Türkiye’deki Zuma’ların en iyisi. Hem manzarasıyla hem yemekleriyle hem kokteylleri hem de müzikleriyle. Tüm servis edilen yemekleri hikayeleri ve içerikleriyle anlatan Rojda Keskin, baş aşçı Çağatay Bal, sushi şefi Çağdaş Bektaş, pasta şefi Şeyma Andaş, bar sorumlusu Bulut Daşdemir ve restoran müdürleri Onur Seçişmiş ve Siyam Karam başta olmak üzere tüm ekip karşılama ritüelinden başlayarak müstesna bir deneyim yaşattılar.

Tüm tadım menüsünü saymak zor ama başta ıstakoz tempura, karides ve morinalı gyoza, robata deniz ürünleri ve sushi olmak üzere tüm çeşitler hem sunumları hem de lezzetleriyle çok başarılıydı.

Manos

Suyun hemen öte yanında yer alan Simi Adası’nın ünlü tavernası Manos’a gitmedim. Ancak iki yıl kadar önce Datça’da özel bir etkinlikte Manos’un oğulları Kostantinos ve Yiannis Magkos ile kardeşi şef Mixalis Magkos ile tanışmış imza yemeklerini deneyimlemiştim.

Ama Manos yemek kadar dans ve eğlence de demek. Yiannis tam bir orkestra şefi gibi eğlenceyi çok iyi yönetiyor, çok da iyi dans ediyor. Klasik ada kültürünü yansıtan kabuklu çıtır Simi karidesi, ızgara kalamar, ahtapot, şarap soslu midye gibi yalın yemekler de iyiydi. Ama tabak kırma çılgınlığını sevdiğimi söyleyemem…

Maris Kitchen

Sahilde plajın önünde yer alan Hacı Top’un mutfak şefliğini üstlendiği Maris Kitchen öğle yemeklerinin vazgeçilmezi. Deniz ürünlü paellasını denemenizi öneririm…

--- D-Resort Göcek

Dalaman Havaalanı’na 20 dakika mesafedeki Göcek’teki her tesis kasabayla iç içe. 2014 yılında açılan D-Resort de bunlardan biri. Daha doğrusu arkanız kasaba önünüz deniz ve D-Marina. İster odaların önünden ortak havuzlara girebiliyor, ister biraz ilerideki özel plaja gidiyorsunuz.

Yalın tasarlanmış, gösterişten uzak butik otel sadece tekne ve yat tutkunları için bir durak değil. Çevresindeki Dalyan, Kayaköy, Ölüdeniz, Likya Yolu, Saklıkent Kanyonu, Kelebekler Vadisi, Kabak Koyu gibi tarihi ve doğal güzelliklere de yakın. Koyları dolaşmak için teknesi ve spası da artıları.

D-Resort’ta Başaşçı Aydemir Yılmaz yönetiminde OliveTree, TheBreeze ve Q Lounge olmak üzere üç restoran var. Şefliğini Rıdyan Ertaş’ın üstlendiği The Breeze’deki öğlen yemeğinde yediğim derin yağda kızartılmış sardalye, Denizli yanık yoğurtla servis edilen kalamarlı mücverin tadı hala damağımda.

Özel plajının üstünde koya tepeden bakan Uzakdoğu füzyon sunan Q Lounge ise açık ara Göcek’in en iyi restoranı. Mutfağın başında şef Hakan Yaman var. Çipura ceviche, baharatlı sarımsak soslu çıtır kalamar, popcorn karides, yengeç, somon, tuna ve levrekli rollbaşta olmak üzere tüm çeşitler çok çok başarılıydı. İyi yemek ve iyi müziği başarıyla harmanlamışlar…

İstanbul’a yaz geldi!

Benim için İstanbul’da yaz İKSV’nin 26 yıldır düzenlediği Caz Festivali ile başlar. Garanti BBVA’nın sponsorluğunda gerçekleşen festivalin bu kez de çok güzel bir programı ve yeni mekanları var. Çarşamba akşamı Swiss Otel’in arka bahçesindeki Jose James konseri çok keyifliydi.

Bu yıl Uniq İstanbul’un yeşillikler içindeki Açık Hava Sahnesi de Volkswagen Arena da UniqHall’da konserlere ev sahipliği yapıyor. Konserlerin her biri birbirinden heyecan verici ama 10 Temmuz’da Volkswagen Arena’da çok yönlü sanatçı Kamasi Washington’un hip-hop, R&B ve cazı bir araya getirdiği performansını, 11 Temmuz’da Joss Stone,18 Temmuz’da Açık Hava sahnesinde arka arkaya sahne alacak Jacob Collier ile Makaya McCravenkonserlerini kaçırmayın derim…